Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed al Nahyan, Las Vegas'ta büyük bir koronavirüs test merkezinin açılması için yaklaşık 20 milyon dolar değerinde bağışta buılunarak kenti ekonomisini yeniden açmaya bir adım daha yaklaştırdı.
Söz konusu yardımın, ABD'nin kumar ve eğlence merkezi olarak bilinen Las Vegas'ın ekonomik ortamını yeniden canlandırmayı hedeflediği belirtiliyor.
Koronavirüs salgınında en çok can kaybının yaşandığı ABD'de, yeterli malzeme olmadığı için zaman zaman sağlıkçılardan Başkan Trump'a tepkiler gelmişti.
ABD'de koronavirüs salgını nedeniyle dünyanın kumar başkaneti olarak bilinen Nevada eyaletine bağlı Las Vegas kentinde yeterli sayıda test yapılamadığı için hayatın normale dönmesi gecikiyordu.
Los Angeles Times'ın haberine göre, bunun üzerine devreye giren ise Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed al Nahyan oldu.
Dubai'nin devlet tarafından kontrol edilen yatırım aracı olan Dubai World 2009'da Strip'te açıldığında şehrin en büyük ve en pahalı özel gelişimi olan CityCenter kompleksinin yarısına sahip.
BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed, Las Vegas'a değeri yaklaşık 20 milyon doları bulan 200.000'den fazla test kiti bağışladı.
BAE yönetimi bağış için, “Federal hükümetin, bir kıtlık döneminde, her topluluğun bu salgına yanıt vermek için ihtiyaç duydukları kaynakları elde etmesini sağlamak için sorumluluğuna ayak uydurmamasının bir yansımasıdır” diyor.
BAE, başta Yemen olmak üzere Ortadoğu'da birçok bölgedeki savaşlara dahil olmuş durumda. BAE, bu savaşlarda ağır insan hakları ihlallerine imza atmak, sivilleri öldürmek ve işkence merkezleri kurmakla suçlanıyor.
SERİ KATİL ÇÖL BEDEVİLERİNİN DANIŞMANLARI'DA SİCİLİ KABARIK BİR SAPIK
Suudi’den Muhammed bin Selman ve BAE'den Muhammed bin Zayed'in Strateji ve İletişim Danışmanı George Nadeer ABD'de pedofoliden 2. kez tutuklandı. 15 yıla kadar hapsi isteniyor.
Link :( )
Link: ( )
Link: ( )
Link: ( http://french.presstv.com/Detail/2019/06/05/597740/George-Nader-bin-zayed-Trump-child-explicit-crime )
Özel avukat Robert Mueller’in soruşturmasında kilit bir tanık olan George Nader, yeni bir federal iddianamede, yirmi yıl önce 14 yaşındaki bir çocuğu için taşımak, çocuk grafisi ve müstehcen materyalleri ABD’ye taşımakla suçlandı.
60 yaşındaki Orta Doğu güç komisyoncusu George Aref Nader’e yönelik yeni suçlamalar Cuma günü Virginia’nın Doğu Bölgesi ABD Bölge Mahkemesinde açıklandı.
Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prens Muhammed bin Zayed Al-Nahyan’ın danışmanı olan Nader, Haziran ayının başında New York City havaalanında tutuklandıktan sonra çocuk grafisi suçlamasıyla kefaletle hapishanede tutuluyordu .
Mueller'in raporu Nader'in ABD ve Rusya arasındaki bağları iyileştirmeyi tartışan Pren'e Dmitriev'i tanıtmasındaki rolünü belgeliyor. Nader'in adının raporda 100'den fazla kez görüldüğü bildiriliyor.
Yeni çocuk grafisi suçlamaları, Ocak 2018'deki Mueller adına çalışan FBI ajanları tarafından yapılan sorgulamadan kaynaklanıyor ve bu süre zarfında ajanlar bir arama emri uyarınca incelediği için üç cep telefonundan birinde çocuk grafisi tesadüfen bulundu.
George Nadeer, bir zamanlar 1985'te Hollanda'dan çocuk grafisi ithal ettiği için ABD'de tutuklanmıştı, ancak suçlamalar bir teknik özellikten düştü.
1991 yılında yeniden suçlandı ve altı ay hapse mahk sentm edildi. Nader'in ABD hükümetine gizli konularda yardım etmesi nedeniyle bu davanın kayıtları mühürlendi.
Ayrıca, 2003 yılında Çek Cumhuriyeti'nde 10 çocuğa cinsel tacizde bulunmak için bir yıl hapis cezası verdiği bildirildi.
Sulh Hakimi Cheryl Pollak Pazartesi günü, Nader'e federal bir savcının topluma tehlike ve uçuş riski taşıdığını iddia etmesinin ardından bir gecede tutulmasını emretti.
O zamanlar Nader’i tutuklamak için kullanılan suçlama, iPhone’unun Ocak 2018′de Washington Dulles Uluslararası Havaalanı’na uçtuğunda cinsel açıdan müstehcen davranışlarda bulunan küçüklerin görüntülerini içerdiği iddiasına dayanıyordu .
Aynı iddia, küçüklerin görsel tasvirlerinin taşınması ve onu müstehcen malzemelerin ithalatı veya taşınmasıyla suçlayan başka bir sayı ile suçlanan yeni iddianamede de yer almaktadır
Üçüncü sayı, Nader’i 14 yaşındaki bir çocuğu Şubat 2000′de Avrupa’dan Washington Dulles Havalimanı’na bilerek taşımakla suçluyor ve daha sonra onu Nader’in Washington’daki evine götürdükten sonra o çocukla cinsel ilişkiye girdiği iddia ediliyor. 2003 yılında “Nader, Çek Cumhuriyeti’nde avukatı Christopher Clark’ın mahkemede“ toplumun ahlaki yolsuzluğuna katkıda bulunmak ”olarak nitelendirdiği şeyden sonra iki yaşın altındaki iki genç erkekle ilişki kurmasından suçlu bulundu. ”
Nader, kefalet vermeyi reddettiği, İskenderiye, Virginia’daki federal mahkemede düzenlediği suçlamalardan suçlu olmadığını ileri sürerek, “suçlamaların niteliği ve geniş denizaşırı bağlantılarına” dikkat çekti.
Lübnan ve ABD’nin çifte vatandaşı olan Nader’in 30 Eylül’de yargılanması planlanıyor Nadeer 1991 yılında Virginia’da bir çocuk grafisi suçundan mahkum edildi ve altı ay hapis cezasına çarptırıldı.
Nader 1985′te Washington DC’de benzer bir suçlama ile karşı karşıya kaldı, ancak bu dava geçersiz bir arama emri nedeniyle reddedildi.
Mueller’in 2016 cumhurbaşkanlığı seçiminde Rusya’nın müdahalesiyle ilgili soruşturmasına ilişkin raporuna göre, Nader, Seyşeller’de Erik Prens ile Rusya’nın doğrudan varlık serveti fonu başkanı Kirill Dmitriev arasında Ocak 2017′de bir toplantı düzenlenmesine yardımcı oldu .
Trump'ın üst düzey yardımcıları ve Orta Doğu yetkilileri arasındaki toplantılara katılan işadamı, aynı zamanda yakın bir Suudi müttefiki olan MBZ olarak bilinen Veliaht Prens Muhammed bin Zayed Al Nahyan'ın danışmanı olarak Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) için lobi yaptı.
BAE VELİAHD PRENSİ MUHAMMED BİN ZAYED'İ YAKINDAN TANIYALIM
Muhammed bin Zayed Al Nahyan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Abu Dabi Veliaht Prensi, ülkenin başkomutan yardımcısı ve 7 emirlikten oluşan BAE’nin kurucusu ve ilk devlet başkanı Şeyh Zayed Bin Sultan Al Nahyan’ın oğullarından biri.
Her ne kadar resmi olarak veliaht prensi unvanını taşısa da Muhammed bin Zayed, ülkenin fili yöneticisi.
Bin Zayed, 11 Mart 1961’de Abu Dabi’ye bağlı Ayn kentinde doğdu.
BAE’nin resmi kaynaklarına göre, 1979’da İngiliz Kraliyet Askeri Akademisi Sandhurst’tan mezun oldu. Orada, özellikle zırhlı silahlar, helikopterler, taktiksel uçuş ve paraşütçülük konularında eğitim aldı.
Batı medyasında "MBZ" ismiyle da tanınan Muhammed bin Zayed, hem askeri hem sivil alanlarda çok sayıda görev üstlendi. Sırasıyla BAE Hava Kuvvetleri komutanı, genelkurmay başkan yardımcısı, 1993’te ise genelkurmay başkanı olarak atandı.
[Muhammed bin Zayed, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair ile el sıkışıyor, 17 Ocak 2006. Fotoğraf: Getty]
Babasının güvenlik işleri danışmanlığını yaptı. 2003’te ise Abu Dabi Veliaht Prensi Yardımcısı oldu. Babasının 2004’ün kasım ayındaki vefatından sonra, ağabeyi Halife bin Zayed ülkenin başkanlığına getirilirken, kendisi veliaht prensi olarak ilan edildi.
Bundan yaklaşık 1 ay sonra Abu Dabi Emirliği Yürütme Konseyinin başkanlık koltuğuna oturdu. 2005’in ocak ayında ise BAE başkomutan yardımcılığına getirildi.
Bu görevlerin yanı sıra MBZ ayrıca, Abu Dabi Eğitim Konseyi başkanlığını, varlık fonu statüsüne yakın olan, devlete ait yatırım ve kalkınma şirketi "Mubadala" Yönetim Kurulu başkanlığını, Tawazun (denge) Ekonomi Program Bürosu (Offset) başkanlığını ve Petrol Yüksek Konseyi üyeliği görevini yürütüyor.
Muhammed bin Zayed’in ağabeyi Halife bin Zayed, hiçbir zaman ülkenin gerçek yöneticisi olmadı. 2014’te geçirdiği beyniyle ilgili yaşadığı ciddi sağlık sorunlarından sonra MBZ’nin yönetici rolü daha da görünür hale geldi.
İç siyasetteki taraftarları, MBZ’yi BAE’de güvenliği ve büyümeyi destekleyen inisiyatiflerin mimarı olarak sunmaya çalışıyor. Ancak diğer yandan halkın bir başka kesimi, MBZ’nin kendi halkına baskı uygulayan, bölgede ateş eken bir polis devleti yarattığını savunuyor.
Babası Şey Zayed bin Sultan döneminde BAE her ne kadar Arap ve Müslüman dünyasında iyilik, yardımseverlik ve iç işlere karışmaktan uzak tavrıyla bilinse de Muhammed bin Zayed’in döneminde BAE farklı bir yola sokuldu.
[Fotoğraf: Getty]
Askeri eğitimi dolayısıyla silahlı kuvvetlere büyük önem veren Muhammed bin Zayed, bir taraftan ülkesinin askeri imkanlarını genişletirken, diğer yandan bölgede birçok ülkeye gerek siyasi gerek askeri müdahalelerde bulundu.
New York Times Magazin’de Robert F. Worth kalemiyle yayımlanan MBZ portresine göre, 11 Eylül 2001’de Dünya Ticaret Merkezi ve ABD Savunma Bakanlığına (Pentagon) düzenlenen saldırılar ve 19 saldırgandan 2’sinin BAE vatandaşı olması, MBZ için de bir dönüm noktası oldu.
MBZ’nin, "Dünyanın merkezi New York bile saldırıya uğruyorsa bizim ne kadar savunmasız olduğumuzu görün" dediğini aktaran Worth, eğitimden finansa kadar ülkesinin tüm güvenlik açıklarını aşağıdan yukarıya gözden geçirdiğini anlatıyor.
Worth, "1,3 trilyon dolarlık devlet varlık fonlarını kontrol eden bin Zayed'in radikal örgütler ve siyasi İslami oluşumlara karşı büyük bir savaş başlattığını" belirtti.
ORTADOĞUDAKİ EMPERYALİS TUZAKLARIN DAİMİ SPONSORU MBZ
"Arap Baharı" adıyla bilinen 2011’de Orta Doğu'daki ayaklanmalar süreci, MBZ için ayrı bir kırılma noktası oldu.
Sokaklara dökülen halkların demokrasi ve reform taleplerinin ülkesine sıçramasından endişe duyan Muhammed bin Zayed, karşı devrim güçlerine her türlü destek vererek ayaklanmaların amaçlarına ulaşmaması için var gücüyle çalıştı.
Mısır’da Hüsnü Mübarek’in devrilmesinden sonra ülkede yapılan ilk demokratik seçimle Cumhurbaşkanlığı koltuğuna gelen Muhammed Mursi’nin 2013’te darbe ile görevden uzaklaştırılmasının arkasında da MBZ’nin önemli bir rolü vardı.
[Muhammed bin Zayed, Mısır'ın darbeci Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi ile beraber. Fotoğraf: Getty]
Kendisiyle yakın ilişkisi bulunan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile beraber bin Zayed, Mısır’da askeri darbeye liderlik yapan General Abdülfettah Sisi’ye siyasi ve finansal desteği sağlarken, hapse atılarak farklı suçlamalarla yargı önüne çıkarılan Mursi, 2019’da mahkeme salonunda hayatını kaybetti.
MBZ’nin liderliğindeki BAE, ülkedeki monarşilere tehlike olarak gördüğü Müslüman Kardeşler teşkilatını 2014’ün kasım ayında terör listesine alarak örgütle var olan mücadelesini hızlı bir şekilde tırmandırdı. Hem ülke içinde hem bölgede teşkilata karşı fiziki ve perde arkasında savaş açtı.
MBZ, Libya’da karşı devrime liderlik yapan darbeci General Halife Hafter’e askeri ve finansal destek verirken, Yemen’de Suudi Arabistan’ın liderliğindeki koalisyonun çatısı altında 2015’ten bu yana savaş yürütüyor.
İran destekli Şii Husilere karşı başlatılan savaş, hedeflerini güncelleyerek Yemen’de Müslüman Kardeşler’e yakınlığıyla bilinen İslah Partisini de kapsadı.
Yemen’in güneyindeki bölücü Güney Hareketi’ni de destekleyen MBZ, Suudi Arabistan destekli hükümetin güç kaybına uğraması ve Husilerle mücadelede etkinliğini kaybetmesine neden oldu.
İNSAN HAKLARI İHLÂLLERİ ZİRVE YAPTI AMA GÖREN YOK
Uluslararası insan hakları örgütleri, devleti eleştiren ve reform taleplerini dile getiren vatandaşları hapse atan BAE’yi halkına baskı uygulamakla suçluyor.
Sosyal medya platformlarını da sıkı bir denetim altında tutan BAE’ye, ifade özgürlüğünü kısıtlama eleştirileri yöneltiliyor.
Bu arada, 2012’den bu yana Abu Dabi'deki tutukluluğu devam eden insan hakları savunucusu avukat Muhammed Abdullah Rukun, 2017’de Ludovic-Trarieux uluslararası insan hakları ödülüne layık görüldü.
MBZ yönetimindeki BAE son olarak casusluk uygulamaları geliştirmekle itham ediliyor. Ülke sınırları içinde WhatsApp ve Messenger gibi mesajlaşma uygulamalarının görüntülü arama özelliğini engelleyen BAE, izin verdiği benzer özelliğe sahip ToTok uygulamasının kullanıcı verilerini çaldığı iddiasının gündeme gelmesinden sonra Apple Store ve Google Play sanal marketlerinden yasaklanmıştı.
MBZ döneminde BAE komşu Körfez ülkeleriyle de krizler yaşadı. 2011’de Umman’ın BAE’ye bağlı casusluk şebekesini çökertmesinden sonra iki ülke arasındaki ilişkiler gergin bir dönem geçirdi.
Umman, şebekenin ülkedeki yönetimi, orduyu ve hükümeti hedef aldığını iddia ederken, BAE tüm iddiaları reddetti.
2017’de BAE, Suudi Arabistan, Bahreyn ve Mısır'ın Katar ile ilişkilerini kesmesi, Körfez bölgesinde tansiyonu yükseltti.
[Muhammed bin Zayed, o dönem Katar veliaht prensi olan Tamim bin Hamad Al Sani ile birlikte, Katar'da Dolphin Gaz İşletme Tesisi'nin açılışında, Mayıs 2008. Fotoğraf: AFP]
Söz konusu ülkeler, Katar ile kara, deniz ve hava yollarını da keserken BAE, sosyal medya platformlarında Katar ile dayanışma gösteren vatandaşlarına 15 yıl hapis cezası vereceğini açıkladı.
Katar, BAE’yi Washington’daki büyükelçisi Yusuf Utayba’nın üzerinden Batı'da Doha’ya karşı karalama kampanyası yürütmekle de suçladı.
Medyaya sızdırılan Utayba’nın e-postaları, Katar’ın terörle ilişkilendirilmesi için çabalarını ortaya koydu.
BAE’nin ulusal liman işletme şirketi “DP World”, petrol gelirine bağlı ülke ekonomisinde çeşitliliği artırmak amacıyla deniz ticaretinde öncü olma hedefini yıllar önce benimsedi.
MBZ döneminde BAE’nin jeopolitik alanda genişlemesinden faydalanarak liman kapma yarışını hızlandıran şirket, özellikle Yemen ve Mısır’daki bazı limanları ele geçirdi.
MBZ 2015’ten bu yana savaş yürüttüğü Yemen’de en baştan beri limanlara odaklandı. Aden Körfezi'ne hakim konumundan dolayı stratejik öneme sahip olan Aden Limanı'nın yanı sıra, Muha ve Mukella limanlarını ele geçirdi.
Suudi Arabistan ve BAE destekli güçlerin, Kızıldeniz’in stratejik Hudeyde limanını Husilerin elinden almak için gösterdikleri çaba da bu bağlamda görülebilir.
Mısır’da darbeci rejimi destekleyen BAE, Süveyş Kanalı'nın güney girişine yakın Ayn Suhna limanını işletmekle beraber, kanalda büyük bir sanayi bölge işletme anlaşması sağladı. Ayrıca Mısır’ın Akdeniz kıyısında da bir liman inşa etme projesi var.
Dünyada 40 farklı ülkede faaliyet gösteren ve 70’ten fazla limanı işleten şirketin adı, özellikle Afrika’da yolsuzlukla ilişkilendiriliyor.
Cibuti hükümeti, Doraleh limanı işletilmesi için “DP World” ile imzalanan anlaşmanın rüşvet yoluyla sağlandığı gerekçesiyle iptal ederken Somali, uluslararası tanınırlığı olmayan ve bölücü grup tarafından yönetilen Somaliland ile BAE arasında 2017’de imzalanan Berbera limanı işletme anlaşmasını kınayarak, onun geçersiz olduğunu açıklamıştı.
Etrafını yabancılarla sardı
MBZ'nin ülkesi ve bölge için karanlık vizyonunu hayata geçirmek adına yabancı isimlerle çalışmayı tercih etmesi de dikkat çekici bir başka husus.
[Muhammed bin Zayed, Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ile el sıkışıyor, Mayıs 2017. Fotoğraf: Getty]
MBZ, Beyaz Saray’ın eski terörle mücadele uzmanlarından Richard Clarke’ı danışman olarak işe alırken, kurduğu özel ordusunun başına Avusturalyalı General Mike Hindmarsh’ı getirerek, Orta Doğu’da kendi ordusunun başına yabancı bir isim atayan ilk lider olarak tarihe geçti.
Amerika Birleşik Devletleri merkezli Forbes dergisinde yayımlanan bir makalede, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed için, “İslami radikallik ile mücadele adı altında ülkesinin asker ve finansal kaynaklarını bölgedeki demokratik eğilimli yapıları yıkmak için kullan bir diktatördür.” tanımlaması yapıldı.
Forbes'in yayımladığı makalede, Zayed’in Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman kadar tanınmasa da Orta Doğu ve çevresindeki ülkelerde Selman’dan daha etkin konumda olduğuna değinilirken, Zayed’in bu etkisini nasıl kullanacağına ve uyguladığı politikaların ABD’nin veya bölge insanının çıkarlarına olup olmayacağına ilişkin sorulara cevap arandı. Ayrıca makalede Zayed’in Orta Doğu’daki planlarına ilişkin de çarpıcı açıklamalara yer verildi.
ORTA DOĞU’NUN BAŞ BELASI
Forbes dergisinin iştirakçılarından olan William Hartung’un kaleminden çıkan makalede, Zayed hakkında bazı insan hakları raporları ve yabancı diplomatların ifadelerine yer verilirken, veliaht prensin mutlakiyetçi tavrı ile Yemen ve Libya gibi ülkelerde sonuçlarını kontrol edemediği çatışmalara sebebiyet verdiği vurgulandı. Ayrıca Zayed’in, uyguladığı politikalarla lanse edildiği gibi “Hürmüz Boğazı ve Orta Doğu'daki istikrarsızlığa çözüm sunmadığı ve aksine sorunun parçası olduğu" belirtildi.
Katar krizinin yaşandığı sırada Zayed’in Washington merkezli Siyonist düşünce kuruluşu FDD (Foundation for Defense of Democracies / Demokrasileri Savunma Vakfı) ile baş başa verdiği medyaya yansımıştı. Zira Zayed’in Washington Büyükelçisi Yusuf Uteybe’nin e-mail yazışmaları deşifre olunca bu gerçek inkâr edilemez bir şekilde ortaya çıktı. Deşifre edilen e-maillerden birinde Uteybe, bir dönem CIA (ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı) başkanlığı da yapan ABD’nin eski Savunma Bakanı Robert Gates’e patronu Zayed’in selamıyla birlikte “Yarın onlara cehennemi gösterin” mesajını iletiyor, Gates’den Katar’ın 'canına okuyacak' hamleyi yapmasını talep ediyordu. Bir diğerinde ise gazeteci David Ignatius’a “Şimdi bizim işimiz, Muhammed bin Selman’ın başarısı için elimizden geleni ortaya koymaktır.” ifadesini kullanıyordu.
Hedefte sadece Katar yoktu. Bölgede Bahreyn’den Yemen’e ve Tunus’a, Afrika’nın göbeğindeki Somali’den Türkiye’deki 15 Temmuz FETÖ kalkışmasına değin her taşın altından Bin Zayed ve karanlık adamı Muhammed Dahlan çıkıyordu. Sanılanın aksine coğrafyada Suudi Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’dan daha aktif olan Zayed, Orta Doğu’nun yanı sıra Afrika ülkelerinde de etkisini arttırmaya çalışıyordu. Bu doğrultuda Zayed, arabulucu misyonuna soyunarak, 2018 yılının temmuz ayında uzun zamandır araları bozuk olan Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed ile Eritre Devlet Başkanı Isaias Afwerki’yi Abu Dabi’de bir araya getirmişti.
Abu Dabi’de Eritre Devlet Başkanı ile bir araya gelen Abiy Ahmed, görüşmenin sonrasında Zayed ile de bir toplantı gerçekleştirmişti. Abu Dabi ziyaretinin ardından ABD’nin Virginia eyaletine giden Abiy, burada Etiyopyalı Müslüman Diasporası ile bir toplantı yaptı. Toplantıda Abu Dabi ziyaretinden bahseden Etiyopyalı lider, Zayed hakkında sert sözler kullandı. Zira Veliaht Prens kendisine Doğu Afrika’da bir İslam Merkezi kurma fikrini açmış, “Dininizi kaybettiniz” diyerek paylamaya kalkmıştı. Bin Zayed’e bu teklifine karşı olduğunu belirten Abiy, “Sizden din öğrenecek değiliz. Asıl siz dininizi kaybettiniz. Arapçamızı geliştirip İslam’ı daha iyi öğrenecek ve size de öğreteceğiz. Böylece siz de İslam’a tekrar geri dönmüş olacaksınız. Ortadoğu’da yaptıklarınız meydanda. Sizin yaşadığınız gerçek İslam değil.” ifadelerini kullandı.
RESMİ TRABLUS HÜKÜMETİNE KARŞI SAVAŞ AÇTI
Suudi Arabistan ile iş birliği yapan Zayed’in, "Mısır tarihinin en baskıcı lideri" olan General Abdulfettah es-Sisi'nin Cumhurbaşkanı olduğu Mısır'daki darbede rol aldığı kaydedilen makalede, aynı zamanda Libya'nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter'i silahlandırarak, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından desteklenen Trablus hükümetine karşı savaş açtığı vurgulandı. Bununla birlikte Zayed’in, BAE’nin Yemen’deki varlığını son zamanlarda azalttığı belirtilirken, perde arkasında ise Yemen’deki paralı savaşçılar ile ayrılıkçı gruplara verdiği askeri ve finansal destek sebebiyle bölgede yaşanan işkence, sivil ölümler ve toplu göçler gibi insani sorunlarda başrolü oynadığına dikkat çekildi.
Veliaht Zayed, önceki ABD Başkanı Barak Obama döneminde “tehlikeli ve dürüst olmayan biri” olarak tanımlanırken, Donald Trump döneminde bu yaklaşım tamamen değişti. Beyaz Saray’ın esnek tavrı ve 27 milyar dolar değerindeki askeri silah satışının, BAE'nin terörizm ile mücadele adı altında bölgede takındığı "macerası ve pervasız" tavırlarına kapı araladığı ifade edilen makalede, BAE'nin siyasi ve askeri rolünün bölgede yıkım ve istikrarsızlığa yol açtığı savunuldu.
Forbes’te kaleme alınan makaleye göre Zayed’in Washington’da eleştirilmemesinin sebebi ise Birleşik Arap Emirlikleri’nin, sadece 2018 yılında Washington merkezli 20 lobi firmasına 20 milyon dolar, ABD’li siyasilere 600 bin dolar para ödemesidir.
ABD’nin göz yummasından ötürü etki alanlarını genişletmenin yollarını arayan Zayed, Libya’nın dışında Tunus’ta da faaliyetlerde bulunuyor. Tunus’ta Nahda hareketine karşı elinden gelen kumpası düzenleyen Bin Zayed’in gizli planı Arabi 21 haber sitesi tarafından ifşa edildi. Arabi 21’in ulaştığı, BAE Dışişleri Bakanlığı’na bağılı Politika Planlama Departmanı tarafından düzenlenen 27 Aralık 2017 tarihli dört sayfalık belgede, “Tunus dâhilindeki medya organları ve web siteleri harekete geçirilerek Nahda hareketi hakkında karalama kampanyası başlatılacak. Çok sayıda kadının DEAŞ’a katılmasına Nahda hareketinin neden olduğu ve Tunuslu kadının dünyadaki çağdaş imajını zedelediği konusu kamuoyunda işlenecek.” ifadeleri yer alıyordu.
ÜLKE İÇİNDE MUHALİFLERE BASKI
Öte yandan, ülke içinde oldukça karmaşık bir gözetleme ağı üzerinden kendisine muhalif isimleri tespit edip, hapse attırdığı vurgulanan Zayed’in, aynı zamanda ülkedeki ABD, İngiltere ve diğer ülke vatandaşlarını da yakından izlettiği kaydedildi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün konuya ilişkin raporlarına atıfta bulunulan makalede şu ifadelere yer verildi: "Ülke içindeki muhalif isimlere yönelik uyguladığı keyfi tutuklamaların yanı sıra, zaman zaman zoraki adam kaçırma faaliyetlerinde de bulunan BAE, ayrıca Yemen'de savaş suçu işleyen Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun düzenlediği saldırıların önemli bir parçası. BAE yönetimi, aynı zamanda tutuklulara işkence yapmak ve ülkedeki göçmen işçileri suistimal edilmekle suçlanıyor."