Bingöl- Elazığ Karayolu'nda 24 Mayıs 1993 tarihinde pkk'lı teröristler tarafından canice şehit edilen silahsız 33 Mehmetçik'i, olayın 26'incı yıldönümünde rahmetle anıyoruz. Terör örgütü ve sahiplerie mesajımız çok açık ve net, Bu Hesabı Hem Sizden, Hem Sahiplerinizden ALACAĞIZ...
Bingöl-Elazığ karayolu üzerindeki Bilaloğlu mevkisinde 24 Mayıs 1993 tarihinde teröristler, usta birliklerine giden ve askerliklerini tamamlayıp memleketlerine dönmekte olan üniformasız ve silahsız askerlerin bulunduğu minibüslerin yolunu kesti. Tüm şahsi eşyalarına el koyulan askerler, günlerce pkk'lı teröristlerin işkencesine maruz kaldı. Daha sonra pkk'lı teröristler tarafından 33 asker kurşuna dizilerek şehit edildi. Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı kalkan olarak kullanılan 13 asker ise teröristlerin elinden kurtularak Mehmetçik'e sığındı.
Faşist kürt terör örgütü, 33’ü asker, 40 kişiyi olay yerinin yakınında kurşuna dizerek katletmekle kalmadı,Sivil araçları ateşe verdi, 13’ü asker, 1’i polis, toplam 22 kişiyi de kaçırdı.
Abdullah Öcalan’ın “Misilleme hakkınızı kullanın” diyerek talimat verdiği terörist grubunun başında Şemdin Sakık vardı.
Silahsız sivillere karşı gerçekleştirilen bu vahşi saldırının PKK’nın eylemi değil, örgüt içerisindeki çeteleşmenin işi olduğunu söyleyerek, Bingöl’deki feci katliamı güya eleştiren Murat Karayılan, kendi yayın organları olan Serxwebun’un 1993 Haziran sayısında Öcalan’ın “misilleme olarak biz yaptık” dediğini unuttu mu?
Abdullah Öcalan’ın katliamı doğrulayarak savunduğu bir başka haber:
Katil Abdullah Öcalan’ın kardeşi, Ferhat kod adlı Osman Öcalan’ın açıklamaları ise, çeteleşme yalanlarını böyle açığa çıkarıyor:
Katliam Şu Şekilde Gerçekleşti:
24 Mayıs 1993 senesi, saat 18:30 sıralarında Bingöl-Elazığ karayolunun sekizinci kilometresinde pusu kuran 200’e yakın PKK’lı, yolu trafiğe kapattı. Şemdin Sakık’a bağlı teröristlerin bir diğer grubu da, yardım kuvvetlerinin önünü kesmek için Bilaloğlu Köyü etrafında ikinci bir pusu kurdu. Bu sırada, Malatya Şoför Er Eğitim Birliği’ndeki temel eğitimlerini tamamlayan askerlerin bulunduğu iki otobüsü durduran PKK’lılar askerleri indirdiler. Yoldan geçen diğer taşıtları da durduran teröristler, yolcuların içinden bir polisle bazı korucu ve korucu yakınlarını alıkoydular. Kamuya ait beş aracı yaktılar, dur uyarısına uymayan bir yolcu otobüsünü de taradılar. PKK’lılar bir grup vatandaş ile sivil askerleri kırsal alana doğru götürdüler ve karayolundan iki buçuk kilometre mesafede kurşuna dizdiler.
Olayın Bingöl’deki askeri birlikler tarafından öğrenilmesinden hemen sonra, Yolçatı Kavşağı’na dört zırhlı araçtan oluşan operasyon ve yardım timi yola çıktı. Yardım timi, Bingöl’e 10 kilometre mesafede bulunan Bilaloğlu Köyü’ne geldiği anda, köyün etrafında ikinci pusuyu kuran PKK’lılar ateş açtılar. Ellerindeki roketatarlarla, zırhlı araçlara ateş açan teröristler, grubun önündeki bir zırhlıyı RPG-7 roketiyle vurarak bir askerimizi şehit etti, bir astsubay da ağır yaralandı. Daha sonra PKK’lılar, güvenlik kuvvetlerinin yoğun ateşi karşısında dağlık kesimde üç ayrı yöne kaçtılar.
Olayın tanıklarından alınan bilgiler doğrultusunda, PKK’lıların yanlarında çok sayıda er ve yurttaş götürdüğünün saptanması üzerine, dağlık kesimde arama-tarama faaliyetlerine başlandı. Bölgedeki arazi kontrolü sırasında, Yolçatı bölgesinde 33 asker ile 7 vatandaşın katledildiği belirlendi.
Katliamdan Kurtulan 22 Kişi Olayı Anlattı:
Hürriyet Gazetesi’nin 31 Ağustos 2005 tarihli sayısında, katliamdan sağ kurtulan üç asker yaşadıklarını anlattı.
Osman Partal ‘ın anlattıkları:
“Trabzonluyum. İki midibüsteki toplam 50 askerden biriydim. Van-Özalp’taki birliğime gidiyordum. Yol boyunca gereksiz molalar veren şoför bir ara lastik patladığını söyleyip durdu. Lastiğin patlamadığını, krikoya dokunmadığını gördüm. Aksın altına girdiğinde birileriyle konuşma yaptığını duydum. Galiba telsizle konuşuyordu. Şemdin Sakık, şimdi Hürriyet’te yayımlanan açıklamalarında ‘Eylem planlanırken buradan askerlerin geleceğini bilmiyorduk’ diyor. Yalan söylüyor. Çünkü ilk otobüsün en ön koltuğunda oturuyordum. Yolumuzu kestiklerinde şoförün kapısını bizzat Sakık açtı. Toprak rengi üniforması vardı üzerinde, aynı renk kasketi ters takmıştı. Omuzundaki tüfeğin namlusu yere bakıyordu. Şoföre, diğer otobüsün nerede olduğunu sordu. ‘Arkada, geliyor’ cevabını aldı. İki dakika sonra diğer otobüs düştü pusuya. Yani bizi bekliyorlardı.”
Doğulu-Batılı diye ayırdılar
Gece yarısına kadar teröristlerle yürüdük. Mola verildiğinde niçin kaçırdıklarını, amaçlarını sorduk. ‘TC ateşkes ilan edince, iki gün içinde sizi serbest bırakacağız’ dediler. Saat 01.00 sularıydı. Sakık’ın talimatıyla tek sıra olduk. Şemdin Sakık nereli olduğumuzu sorup, Doğulu-Batılı diye bizi iki gruba ayırdı. Sakık, doğulu olmayan benim de içinde olduğum 34 kişinin eğitim kampına götürülmesini söyledi. Dağda koşar adım yürümeye başladık. Bize eşlik eden teröristler sürekli değişiyordu. Toplam 300 kişiydiler. Bir köye gittik. Kapısını çaldıkları evlerden başka teröristler çıkıp gruba katıldı. Kimi terörist evlere gidip istirahat etti. Bir ahıra soktular bizi öldürmek için. Sonra vazgeçtiler. Tekrar yürümeye başladık. Sabahı göremeyeceğimi düşünüyordum. Yıldızlara son kez bakıp annemi, babamı, köyümü düşündüm. Bir ırmaktan geçerken su içtik. Dağ yoluna çıktık. Davranışları sertleşti. Durdurdular. Saat 03.00 sıralarıydı. Yolun kenarına dizilmemizi istediler. Kol kola girip sıklaşmamızı istediler. Yanımdaki arkadaşıma ‘Devrem bizi vuracaklar’ dedim.
Devremi ölü görünce bayıldım
Tir tir titriyordum. Kalaşnikof, Bixi ve Kanvasların emniyetlerini açtılar. Sonumuzun geldiğini anladım, kelimeyi şahadet getirip kendimi yere attım. Taramaya başladılar. Dizime bir mermi isabet etti. Vurulanlar üzerime düşüyordu. Kafamı koruyordum. Hepimizin öldüğünden emin olmak için yüzlerce mermi yağdırdılar. Gittiklerini, seslerin uzaklaşmasından anladım. Altı yedi arkadaşım sağdı henüz. Diğerleri paramparçaydı. Can çekişenler, hırıldayanlar, ağlayanlar, inleyenler… Su istiyorlardı. ‘Anne, anne’ diye bağırıyorlardı. Öldüğümü zannediyordum. Kendimi çimdikledim, ölmemişim. Devremi beyni parçalanmış görünce bayılmışım.
Bizi yan yana dizip 1570 mermi sıktılar
Ayılınca şehit arkadaşlarımı sırt üstü çevirdim. Dokunduğum her uzuv elimde kalıyordu. Beyin, ayak… Yardım aramak için yukarı doğru koşmaya çalıştım. Kan kaybediyordum. Asfalta çıktım, bir kamyonla yakındaki Elmalı Karakolu’na gittim. Olanları anlattığımda dinleyen jandarmalar ağlamaya başladı. Helikopter, tanklar geldi. Şehitleri aldık. Olay yerinde 1570 mermi kovanı bulundu. Yani silahsız erlerin her biri için 50 mermi kullanmışlardı…
Başında Şemdin Sakık’ın bulunduğu, katil kürtçü faşist teröristler tarafından vahşice katledilen şehitlerimizin isimleri ve memleketleri aşağıdadır:
PKK'nın ateşkes ilan ettiği ve genel afla terörün bitirilmek üzere olduğu dönemde, silahsız ve savunmasız 33 erin şehit edilmesinden yaklaşık bir ay sonra aynı yerde 11 askerimizin daha şehit edildiği ortaya çıktı.
24 Mayıs 1993 tarihinde Bingöl-Elazığ karayolu üzerinde bulunan Mendo Deresi mevkiinde silahsız ve savunmasız 33 erin şehit edilmesinden yaklaşık bir ay sonra, 30 Haziran 1993 tarihinde Elazığ ili Palu ilçesi Horo Deresi'nde 11 askerimizin daha şehit edildiği bilgisi bir çok haber bülteninde geçmedi bile...
Elazığ İl Jandarma Komutanlığı, 33 erin şehit edilmesinin ardından bölgede neden önlem alınmadığı ve 11 erin nasıl şehit edildiğini açıklamaktan kaçınıyor. Elazığ İl Jandarma Komutanlığı, 11 şehit askerin isimlerini dahi açıklamıyor. Elazığ Valiliği ve Palu Kaymakamlığı da, şehitlerin isimlerini gizliyor.
Bu Hesabı Hem Sizden, Hem Sahiplerinizden ALACAĞIZ...