Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde 30 yıl önce 33 sivilin teröristlerce katledildiği hain saldırının acısı yüreklerdeki tazeliğini koruyor.

Kent merkezine 220 kilometre uzaklıktaki Başbağlar köyünde, 5 Temmuz 1993 akşamı teröristler, kadınları derede topladıktan sonra evleri yağmalayıp para, altın ve değerli eşyaları alarak tüm evleri ateşe verdi.

Yapılan zulme karşı çıkan 5 kişiyi de evlerde ateşe vererek öldüren teröristler, akşam namazını kılıp camiden çıkan 28 erkeği de köy meydanında topladı. Burada bir süre örgüt propagandası yapan teröristler, daha sonra bu kişileri de kurşuna dizdi. Olaydan sonra bölgede yapılan incelemede yüzlerce boş kovan bulundu.

Katliamın 30. yılında Başbağlar Köyü Derneği tarafından İstanbul'da düzenlenen programla anıldı. Başbağlar Köyü Güzelleştirme ve Kalkındırma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Dikkaya, davanın akamete uğıratıldığını söyleyerek "Savcılardan, katliamla ilgili yeniden ceza davasının açılmasını talep ediyoruz. Kimlerin bu katliamda rolünün olduğunu bulmalarını istiyoruz" dedi. Dosyanın neden akamete uğratıldığını ve kapatıldığını her yıl sorduklarını ve sormaya devam edeceklerini söyleyen Dikkaya, "Başbağlar Dosyası'nı yeniden incelemeye alması hususunu Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dan arz ve talep etmekteyiz" diye konuştu. 5 Temmuz 1993 yılında Başbağlar'da gerçekleşen katliamda 28 kişinin kurşuna dizilmiş 5 kişi de yakılarak şehit edilmişti. Katliama ilişkin 20 kişi gözaltına alınmış ancak dava 1998'de takipsizlikle kapanmıştı. Sanıkların 18'i beraat ederken sadece 2 sanık mahkûmiyet almıştı.

BELGELER KONUŞSUN ARŞİVLER AÇIKLANSIN

BAŞBAĞLAR KATLİAMI İLE İLGİLİ  CEVAPSIZ KALAN SORULAR

- Başpınar Köyü Jandarma Karakol Komutanı Başçavuş Nafiz Canbaz'ın, köylülere kaleşnikof silah teklif ettiği tespit edildi. Başbağlar köylülerinin silahları tutanakla almak istemesi üzerine silahların verilmesinden vazgeçildi. Söz konusu olay ört-bas edildi.

Jandarma telefonla aranmasına rağmen olaydan 14 saat sonra sabah 10.10'da köye gitti.

Katliamda ölenlerin otopsisi dahi yapılmadı.

Katliamı yapan teröristlerin içerisinde bulunan düzgün giyimli, tıraşlı grup kimlerdi?

Başpınar Karakolu Komutanı defalarca aranmasına rağmen neden telefona gelmedi?

Güvenlik kuvvetleri ve savcılık neden 14 saat sonra geldi?

Yangına neden hiç müdahale edilmedi?

Evde yanan 5 köylümüzün cenazesi neden iş makinalarıyla arandı? Ve ne acıdır ki 5 köylümüzün cenazesine hiç ulaşılamadı. Yakılan evlerin dozerle dümdüz edilmesinin sebebi neydi?

Bu yıkım Başbağlar’ın tekrar ihyasının engellenmesi için mi yapıldı? (imar dahil hiçbir kanun kapsamına alınmadı.)

Hiçbir kanun kapsamına alınmamasının sebebi köyümüzün ve bölgenin boşaltılması için miydi?

5 Temmuz günü Başbağlar semalarında çekiç güç helikopterinin ne işi vardı?

Katliamdan 4 gün sonra köyümüze önemli miktarda silah neden gönderildi?

Bu silahları getirerek 'İstediğiniz gibi kullanın.' diyenler, köy halkının da bir yerleri basmasını mı istiyorlardı? Bu silahlar, köylülerimiz tarafından hiçbir şekilde teslim alınmadı.

Daha sonra Tunceli'nin Başbağlar'a yakın köylerinden 16 kişiyi, Kemaliye Jandarması, köyün içinden göstere göstere neden götürdü? Bir gün sonra ise hepsi neden serbest bırakıldı?

Tanıklar ile sanıklar neden hiçbir zaman yüzleştirilmedi?

İtirafçı sanık mahkemeye bir yıl sonra getirildiğinde, verdiği kod ve gerçek isimler üzerinde neden hiç durulmadı?

Diğer itirafçı sanık Kahramanmaraş’ın Elbistan Cezaevi’nden neden hiç getirilmedi?

İtirafçı sanık da dahil olmak üzere Başbağlar Katliamı’ndan dolayı ceza alan bir tek kimse neden olmadı?

1993 yılında kurulan Doğu ve Güneydoğu olaylarını araştırma komisyonu, olay yeri Başbağlar olmasına rağmen incelemesini İstanbul Fatih’de bulunan Dernek Lokalinde yaptı. 

Tüm bu eksikliklere rağmen Yargıtay, dosyayı neden onadı ve mahkeme süreci 1998 yılına kadar devam etmiş olmasına rağmen Başbağlar Dosyası neden kapatıldı?

210 hanenin 191'i yandı. Olay yerinde 585 boş kovan bulundu, kovanlara balistik incelemesi yapılmadı.

Nazife Baltacı ve 13 yaşındaki oğlu İbrahim Baltacı, Nurettin Aydın, Şakir Aydınlı ve Süleyman Orhan naaşlarına ulaşılmadı.

Başbağlar katliamından sonra gözaltına alınan Gürsel Aktaş, Hasan Boztaş, Ali İhsan Akgül, Cahit Aktaş, Aleattin Boztaş, Kenan Uludağ, Hayri Uludağ, Erdal Karakoç, Şahin Karakoç, Aziz Bozoğlu'nun da bulunduğu 14 sanık suçlarını itiraf etti. Erzincan Devlet Güvenlik Mahkemesi, teşhislerin usulsüz yapıldığını iddia ederek tetikçileri serbest bıraktı.

İtirafçı olan iki kişi PKK terör örgütüne yardım ve yataklık suçunu işlediği gerekçesiyle ceza aldı. Başbağlar davasında ise, ceza alan tek sanık olmadı.

Başbağlar’ı talan ettikten sonra geldikleri gibi ellerini kollarını sallayarak giden teröristlerin hiçbiri ceza almadı.

Katliamı düzenleyen terörist grup 100’ü aşkın kişiden oluşmasına rağmen ilk etapta başlatılan soruşturma sonucunda 20 kişi gözaltına alındı. Haklarında çeşitli sürelerde hapis cezaları istemiyle dava açılan sanıkların 18’i hakkında dönemin koalisyon iktidarı ortağı CHP’li siyasi ve hukukçularının yoğun çabasıyla “teşhis usülsüz” denilerek beraat kararı verildi. 2 kişi ise kısa süre sonra serbest bırakıldı. Bu sanıklar daha sonra kayıplara karıştı.

Tarihin en vahşi katliamları arasında yer alan Başbağlar’ın faili olarak şu an tek bir tutuklu dahi bulunmuyor.

Olaylarla ilgili olarak 20 kişi gözaltına alındı ve haklarında idam ile çeşitli sürelerde hapis cezası istemiyle 1994 yılında Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde dava açıldı. Davanın 4 duruşması Erzincan’da, 24 duruşması İzmir DGM’de görüldü.

1998 yılında dava takipsizlikle kapandı. Sanıkların 18’i beraat etti, 2’si mahkum edildİ.

ONGUN HABER BELGELERİ  "DERİN TARAR"

#DemirtasaSoruyorum PKK'nın yapıp Serxwebun'da ÜSTLENDİĞİ sivil katliamları nasıl sindiriyorsun?

Resim

FAİL OLARAK YATTI, ÇIKTI DEVLETTEN TAZMİNAT ALDI

Katliamla ilgili itirafçı Şükrü Yıldız’ın verdiği ifadeler çerçevesinde yeni bir değerlendirme yapılmadı. İtirafçı Şükrü Yıldız, katliam talimatının “Doktor Baran” kod adlı terörist tarafından verildiğini öne sürerken; Başbağlar Katliamı’ndan sorumlu tutulan ve 415 gün cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakılan H.B. isimli kişinin ise, devlet aleyhinde açtığı tazminat davasını kazanması garabet olarak tarihe geçti.

2021 yılında Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma çerçevesinde Başbağlar dosyası yeniden açıldı. 20’si firari 21 sanık hakkında açılan dava devam ediyor.

KATİLLERİ AFFEDİN, ONLAR SİZİN KARDEŞİNİZ!

Başbağlar Köyü Derneği Başkanı Mehmet Ali Dikkaya, ilk etapta 16 katliam sanığının yakalandığını ve Başbağlar Meydanı'ndan geçirildiğini söylüyor. Dikkaya, dönemin Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanı SHP'li Türkan Akyol'un Başbağlar Köyü'ne gelerek, "Affedin bunlar sizin kardeşiniz" dediğini aktarıyor.

Resim

Başbağlar katliamından 6 gün sonra ifadesi alınan sanık Gürsel Aktaş, "Ben TİKKO sempatizanıyım. 5 Temmuz gecesi Başbağlar'da iki PKK grubuyla birlikte eyleme katıldık. Onlar köyün erkeklerini toplayıp kurşuna dizdiler. Biz de benzinli fitillerle köydeki evleri ateşe verdik" dedi.

Gazeteci Murat Alan; Akit Gazetesi'nde Gürsel Aktaş'ın, 11 Temmuz 1993 tarihinde alınan ifade tutanağını yayınlamıştı. Aktaş ifadesinde; PKK'lılarla toplantı yaptıklarını, örgütün Sivas olaylarının intikamının alınacağı iddiasıyla kendilerine görev verdiğini açıkladı.

Sanık Aktaş, PKK tarafından kurulmuş sözde köy meclisine seçildiğini belirterek, "Ben 1993 yılına kadar TKPM/L (TİKKO) örgütünün görüşlerini sempatizan olarak benimsemekteydim. 1993 yılının yaz aylarında köyümüze PKK mensubu gruplar gelmeye başladı. Silahlı grup bir süre sonra köyümüze tekrar geldi. İlkokulun bahçesinde tüm köyün erkeklerini topladılar. Tekmil çekildikten sonra Delil kod grup liderine dönerek, 'Köylü toplantı için hazırdır komutanım' dedi. Bu lider bize dönerek, 'Bu Sivas'ta yapılan katliam Kürt halkımıza yapılmıştır. Artık olay Alevi-Sünni, Kürt-Türk sorunu haline gelmiştir. Faşist T.C. bizim halkımızı sindirmeye çalışıyor. Ama bizim halkımız sahipsiz değil. Bizim 40 bin militanımız var, sizler de bizi destekleyeceksiniz, biz öldürülen yoldaşlarımızın kanını yerde koymayacağız. Biz de Başbağlar köyünde misilleme yapacağız' dedi."

30 TERÖRİSTLE ZÜLÜFYURDU ORMANINDA BULUŞTUK

Gürsel Aktaş, kendisi dahil yedi kişinin köyden seçildiğini, bir başka köyden seçilenlerle birlikte eyleme katıldıklarını ifade ederek, "Ben, Hasan Boztaş, Kerem Elmas, Kenan Bozoğlu, Aziz Bozoğlu, Ali Akgül, Alaatin Boztaş. Daha sonra biz 7 kişi gönüllü bu eyleme katılacağımızı belirttik. Daha sonra Hasan Boztaş'ı bizden yani köylü gruptan biraz uzağa çağırdılar. Ona Koçkozluca Köyü'ne götürmek üzere bir not verdiler. Boztaş aynı akşam Koçkozluca köyüne gitti. Grup lideri tüm köylünün yanında bu eyleme Koçkozluca köyünden Metin Bozoğlu, Şahin Koç, Erdal Karakoç, Hayri Uludağ, Ağa Uludağ, Nihat Uludağ isimli şahısların da katılacağını söyledi. Hasan Boztaş Koçkozluca köyünden 5 Temmuz sabahı döndü. Yedi kişi Zülüfyurdu ormanına doğru hareket ettik. Burada toplam 30 kişi kadar olan silahlı grupla buluştuk" dedi.

BAŞBAĞLAR'IN YAKININDAKİ MEŞELİKTE PUSUYA YATILDI

Aktaş, Koçkozluca köyünden eyleme katılmak üzere gelen örgüt üyelerini ormanlık alanda bir süre beklediklerini, saat 17.00'de Başbağlar katliamını gerçekleştirmek üzere ormandan ayrılıp yola çıktıklarını anlattı.

Aktaş, Saat: 20.00'de Başbağlar'ın kuzeyinde bulunan köyü net bir şekilde gören meşelikte pusuya yattıklarını belirterek, şunları söyledi:
"Grup lideri bizi topladı ve 'Siz 7 kişi bizle birlikte geleceksiniz, diğer köylüler de başka bir militan grubuyla gelecek' dedi. Biz aynı gün saat 17.00'de Zülüfyurdu ormanından yola çıktık. Silahlı grubun yarısı önümüzde, yarısı arkamızda aralarda 20-30 metre mesafe olacak şekilde yürüyorduk. Deveboynu sırtlarını takip ederek Başbağlar Köyü'nün kuzeyinde bulunan ormanlık alana köyü görecek bir yere saat 20.00 sıralarında gelip yerleştik."

ERKEKLERİ ÖLDÜRECEĞİZ, SİZ DE EVLERİ YAKACAKSINIZ

Aktaş; 'Delil' kod adlı teröristin iki farklı kol halinde ilerleyip pusuya yatan teröristlere telsizle direktif verdiğini belirterek, eylemin son talimatlarının burada verildiğini söyledi. Gürsel Aktaş, "Burada biraz bekledik. Delil Kod elinde buluna telsizle bir çağrı yaptı. Diğer gruba 'Siz köyün girişi çıkışını tutabilecek bir alana yerleşin, önce telefon hattını kesip evlerde bulunan şahısları toplayın, kadın ve çocuklara dokunmayın, burada bulunan erkekleri köyün çıkışına getirin, sonra da evleri yakın' dedi. Zülüfyurdu ormanında bize 'Erkekleri toplayıp öldüreceğiz, sizler de evlerin yakılmasına yardım edeceksiniz' diye görev vermişlerdi" dedi.

ERKEKLERİN DİRENMEMESİ İÇİN "KONUŞMA YAPIP GİDECEĞİZ" DENİLDİ

Aktaş, Başbağlar köyünün aşağısında bulunan diğer grubun telefon hattını kestikten sonra işaret vermek için iki üç el ateş ettiğini ve eylemin bu şekilde başladığını belirterek, şunları söyledi:

"Biz de köyün yukarı mahallesine doğru indik. Bizim yanımızda 10 kadar silahlı militan kaldı. Diğer 20 kişi ise köye indi. Ben kadınlar ve çocukları nerede topladıklarını görmedim. Ama ağlaşma ve bağrışma seslerini duyuyordum. Köyde bulunan bütün erkekleri köyün çıkışına doğru götürdüler. Bu erkekleri götürürken direniş ile karşılaşmamak için onlara 'Şurada köyün çıkışında bir konuşma yapıp gideceğiz' dediler. Bu yüzden köydeki hiçbir erkek direnişte bulunmadı."

ATEŞ SERBEST SESİYLE ÇIĞLIKLAR YÜKSELDİ

"Onları köyün çıkışında bir yere topladılar. Ben karanlıktan dolayı göremiyordum ama konuşma seslerini duyabiliyordum. Kod ismini bilmediğim grup lideri erkeklerle konuşuyordu. 'Burası Kürdistan toprakları, sizleri bu topraklardan kovacağız. Dinciler Sivas'ta bizim halkımızı kırdılar, katliam yaptılar. Biz de bu olayın kanını yerde bırakmayacağız' dedi. Az sonra ise 'Ateş serbest' diye bir ses duydum, yoğun bir ateş başladı."

Aktaş, köyün erkeklerinin uzun namlulu silahlarla kurşuna dizilmesinden sonra kendi grubunun da harekete geçtiğini,, daha önce kendilerine anlatıldığı gibi benzine bulanmış fitilleri evlerden içeriye atmaya başladıklarını söyledi.

Gürsel Aktaş, "Aynı anda bizim yanımızda bulunan 10 kişi kadar grupla birlikte köye indik. Benzin bidonları ile kalın yuvarlak yassı yağlı fitiller getirmiştik. Silahlı militanlar bize bu fitilleri dağıttı. Bu fitilleri benzine batırdık. Bana toplam 9 tane kadar fitil verdiler. Ben bu fitilleri evlerin pencerelerinden ileri, samanlık bölümlerine veya camları kırmak suretiyle ev içlerine attım. Ama bir tanesini yakamadan boşluğa attım. Köyün her tarafından ateş yükselmeye başladı. Grup hatırlayamadığım marşlar söylüyordu. Tüm köy alevler içinde yanıyordu" dedi.

30 KADAR T.C. VATANDAŞINI CEZALANDIRDIK"

Aktaş, eylemin iki grup liderinin havaya ateş açmasıyla sonlandığını ve köyü terk ettiklerini ifade etti. Aktaş, şunları söyledi:

"Önce bizim bulunduğumuz grup lideri havaya iki üç defa ateş etti. Arkasından aşağıda bulunan gruptan iki üç el ateş edildi. Bunun üzerine 'Eylem bitti çekiliyoruz' dediler.

Köyden Karataş'a doğru yamaçlardan uzaklaştık. Biz yine grubun orta kısmında gidiyorduk arkadaki grubu göremiyorduk. Zannedersem onlar başka bir istikamete gitti. İsmini yazdırdığım diğer milisleri göremedim ama onların da eyleme katıldığını kesin olarak biliyorum. Bizim grup Kendirlik ormanına geldi. Eylem 5 Temmuz 1993 günü saat 20.00-20.30 sıralarında başladı saat 22.00 sıralarında sona erdi. Olaydan sonra 1 buçuk saat yürümek suretiyle Kendirlik ormanına geldik. Burada grubun lideri bizi toplayıp eylem hakkında konuşma yaptı. '30 kadar T.C. vatandaşını cezalandırdık' şeklinde konuştu. Daha sonra grup bizden ayrıldı, biz de 7 kişi köye gittik. 30 kadar masum vatandaşın öldürülmesi, tüm köyün yakılması olayına katıldığımdan dolayı vicdan azabı çekiyorum. Pişmanım, bizi kandırıp bu olaylara karıştıran militanların yakalanarak cezalandırılmasını istiyorum."

Resim

AN İTİBARYLE KAPALI OLAN DOSYA İLE İLGİLİ BİR TEK TUTUKLU KALMADI

Başbağlar dosyası yeniden açılmalı. Dosya yeniden açıldığında, bir dönem Türkiye'nin mezhepçiler elinde nasıl karanlığa sürüklendiği görülecektir.

Herkesin bildiği bir sırdır, Başbağlar katliamı sonrası yakalanan 16 zanlının dönemin Adalet Bakanı ve aynı zamanda Alevi dedesi olan Seyfi Oktay ve SHP milletvekili Mustafa Kul'un devreye girmesiyle serbest bırakılması...

Davanın hâkimi Şakir Kadıoğlu, sanık diye önüne getirilenlerin gerçek fail olmadıklarını ve Başbağlar davasının Türkiye hukuk tarihinin yüzkarası olduğunu ancak 20 yıl sonra söyleyebilmişti.

Hâkim Kadıoğlu'nun 20 yıl sonra gelen itirafı bile Başbağlar davasının yeniden görülmesi için tek başına yeterli delildir.

Başbağlar katliamı ve davası, Türkiye'yi mezhepçi karanlığa gömmek isteyenlerin sahada ve yargıdaki intikam operasyonudur; terör unsurları Müslüman Anadolu'nun evladlarını katletti, 

KATLİAM GÜNÜ BAŞBAĞLAR SEMALARINDA ABD HELİKOPTERLERİ GÖRÜLDÜ VE KAYDEDİLDİ...!

Katliama ilişkin en çarpıcı bilgi ise 25 yıl sonra 2018'de o köyün dernek başkanından geldi. Başbağlar Köyü Derneği Başkanı Mehmet Ali Dikkaya, katliamın yaşandığı 5 Temmuz 1993 günü OHAL kapsamında olmadığı halde Başbağlar semalarında ABD helikopterlerinin uçtuğunu söyledi.

Dikkaya, soruşturmanın Cumhurbaşkanlığı'na bağlı Devlet Denetleme Kurulu (DDK) tarafından yeniden açılması gerektiğini belirterek, "Sivas ve Başbağlar olaylarının birlikte planladığını düşünüyoruz. Alevi-Sünni çatışması çıkartılmak istendi. Cenazelerimizin üzerine üç bildiri bırakıldı. Bildirilerde; 'Sivas ve Dersim'in intikamı alındı.' ifadeleri yer aldı. 5 Temmuz 1993'te ABD'nin oluşturduğu Çekiç Güç'ün, Başbağlar semalarında ne işi vardı? Başbağlar, OHAL dışında bir köy olmasına rağmen Çekiç Güç helikopteri olay günü Başbağlar semalarındaydı." diye konuştu.

Bölgede 24 yıl boyunca koruculuk yapan Ortatepe Köyü Muhtarı Bekir Turgut Kuruçaylıoğlu, Başbağlar’la ilgili dosyanın yeniden açılmasının önemli olduğunu söyledi. Bekir Turgut Kuruçaylıoğlu, soruşturmanın derinleşme safhasında irdelenmesi gereken bazı hususların altını çizdi. Olay günü Çekiç Güç’ün o bölgede yasak olmasına rağmen helikopter uçuşu gerçekleştirdiğini dile getiren Kuruçaylıoğlu, “Katliamı yapan grubun içerisinde farklı askeri kamuflajı olduğu ve bölgeye göre farklı ten rengine ait 5 kişinin olduğu biliniyor. Bunlar Amerikalı mıydı?” sorusunu yöneltti.

Katliamda köydeki mermilerin balistik incelemesinin yapılmadığını ifade eden Kuruçaylıoğlu, “Değişik silah kovanlarının olduğu da söyleniyordu ama o kovanların toplanıp nereye götürüldüğü de belirsiz” sözlerini sarf etti.

SİVAS'DAN GELİP ABD KONSOLOSLUĞUNA GİREN 6 KİŞİ KİMLERDİ...?

“Madımak olayından bir gün önce Divriği’ye bağlı Adatepe’de Karayolları’nın 12 iş makinesi yakılmıştı” diyen korucubaşı Kuruçaylıoğlu, şöyle devam etti: “Bunun bir gün sonrasında bir şoförü kaçırıp infaz ettiler. 2 gün sonra da Başbağlar’a baskın düzenlediler. Tüm bunları aynı grup gerçekleştirdi. O dönem Adalet Bakanı olarak Şevket Kazan, Sivas’tan gelip Amerikan konsolosluğuna giren kimliği meçhul 6 kişinin kim olduğunu sormuştu. Meclis kürsüsünden sorulan bu soru maalesef cevapsız kaldı.”

SİLAHLARI KİM GETİRDİ...?

Başbağlar katliamında karanlık ellerin devrede olduğunun bariz örneklerinden birisini paylaşan Kuruçaylıoğlu, şöyle devam etti: “Olaydan sonra ‘derin devlet’, köyde yaşayan Necati isminde bir vatandaşa yaklaşık 30 tane silah göndermişti. Misilleme için köylüye dağıtması söyleniyor. Başbağlar’ın arka bölgesinde Tunceli Ovacık’a bağlı Alevi köyleri vardır. Açıkça söylemiyorlar ama o manaya getirerek böyle bir tezgah kuruluyor. Ancak Başbağlarlı köylü bunu kabul etmiyor ve uzun süre silahlar bekledikten sonra gelip götürüyorlar. Bu hadise mutlaka aydınlatılmalıdır.”

"E.A gördüklerini şöyle anlatıyor; "Akşam namazına duracaktık ki torunum geldi. Anarşistlerin köyü bastığını söyledi. Ben de hemen kapıyı kapattım. Kapıyı kapatırken, beni gördüler. Gelip kapıyı açmamı istediler. Ama ben kapıyı açmadım. Dönüp gittiler. Biz namazımızı kılıp dua etmeye başladık. Pencereden baktım ki komşunun kapısını kırıp evdeki erkeği dışarı çıkardılar. Bir adamı başına diktiler. Tüfeği dayadılar ve beklemeye başladılar. Birkaç kişi geldi, bizim kapıyı kırıp içeri girdiler ve evde erkek olup olmadığını sordular. Erkeklerin evde olmadığını söyleyince, evin içine girdiler. O sırada yanımda bulunan parayı onlara doğru uzattım, belki parayı alır da bir şey yapmadan çekip giderler diye. Parayı aldılar, tüfeğin ucuyla beni, gelinimi, torunumu iterek dışarı çıkmamızı istediler. Çıkarken geri döndüm ki odaya bomba koyuyorlar. Dışarı çıktıktan sonra evi ateşe verdiler. Beni götürürlerken itti ve kaktılar. Hasta ve yaşlı olduğumu söyledimse de beni sürüklediler. Kadınların toplandığı yere götürdüler. Etrafımıza bomba koydular. Bir taraftan evleri ve arabaları yaktılar. İçlerindeki kadın terörist ziynet eşyalarımı istedi. Olmadığını söyleyince "Siz İstanbul Karagümrük'ten geliyorsunuz, sizin altınınız olmaz mı?" dedi.

F.P.: "Militanlar, kapının önünden ismen çağırıyorlardı köyün insanlarını. Selim Pato, sen gel dediler. Görümcemin oğluna, Recep sen de gel, dediler. Doğru camiye dediler. Ben içeride pencerenin önünde oturmuş dinliyordum. Birkaç militan sokaklara dizildi. A.C'yi çağırdı. Bu adam yanımızdaki ilçenin köyünde oturuyordu. Bizde tırpan yapıyordu. Onu görünce hayrete düştüm. Daha sonradan biz kadın ve çocukları da topladılar. Derenin yanında toplandık. Başımıza bir kız, bir erkek militan koydular. Erkekleri de öbür tarafa topladılar."

G.D.: "Biz kadınları topladıkları yerde havaya uçuracaklarmış, Allah kurtardı bizi, dereye topladıklarında yanımıza bir şey koydular. Biz telsiz var sanıyoruz. Ne konuştuğumuzu dinlemek için telsiz koydular sanıyoruz. Aramızda sessiz sessiz konuşuyoruz. Meğer bombaymış. Dereden çıkmışız, bomba patlamış." Köyün erkekleri öte tarafta kurşuna dizilirken, kadınlar ve çocuklar dere kenarında, yanlarına konan bombadan habersiz, militanlar köyü terk ettikten sonra dereden ayrılıyorlar. Ayrılmasalar, köydeki erkeklerin akıbetine kadın ve çocuklar da uğrayacaktı. Militanlar, sloganlar atarak kanlı eylemlerini gerçekleştirdiler. Kadınların ve çocukların ağlaşmaları ve köyün tamamen yanması onlara adeta büyük bir zevk veriyordu."

Böylesine vahşiliğin sergilendiği bir katliam dosyası yeniden açılmayacak da hangi dosya açılacak!..

başbağlar katliamı

Resim

Editör: Haber Merkezi