Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk Yahudi Toplumu ve İslam Ülkeleri Hahamlar İttifakı üyelerini kabul etti. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kabul ettiği konuklarına hitaben konuştu.
Türk topraklarının, tarih boyunca dünyanın farklı bölgelerinde zulüm görmüş Yahudilerin sığınacakları bir huzur limanı olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizler 1492’de Engizisyondan kaçan Yahudilere kucak açmış bir milletiz. Osmanlı’nın Yahudilere kucak açmasını sağlayan ruh, bugün de en canlı şekilde mevcudiyetini korumaktadır. İkinci Dünya Savaşı sırasında NAZİ mezaliminden kaçan çok sayıda Musevi de temerküz kamplarına gönderilmekten Türk hükümetinin kararlılığı ve Türk diplomatlarının insanüstü çabaları sayesinde kurtulmuştur" diye konuştu.
Birçok ülkeden hahambaşı ve hahamların katıldığı kabulde, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ile Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da hazır bulundu.
Birçok ülkeden hahambaşı ve hahamların katıldığı kabulde, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ile Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da hazır bulundu.
Kabulde şu isimler yer aldı:
"Türkiye Hahambaşı İshak Haleva, Türkiye Hahambaşısı Genel Sekreteri Yusuf Altıntaş, Türk Yahudi Toplumu Başkan Vekili Moris Levi, Türk Yahudi Toplumu Başkan Asistanı Yusuf Desaban, Türk Yahudi Toplumu Delegasyon Başkanları İshak İbrahimzadeh ve Erol Kohen, ARIS Başkanı ve İstanbul Aşkenaz Cemaati Hahamı Mendy Chitrik, ARIS Kurul Koordinatörü Reuben Eli Ovits, Dünya Dağ Yahudileri Kongresi Başkanı Akif Gilalov, Buhara Özbekistan Yahudi Kongresi Başkan Yardımcısı Edi Mordechayev, Arnavutluk ve Kosova Hahambaşı Yoel Kaplan, Azerbaycan Hahambaşı Shneur Segal, İran Hahambaşı Yehuda Gerami, Kırgızistan Hahambaşı Arie Reichman, Kazakistan Hahambaşı Yeshaya Cohen, Rusya Hahambaşı Berel Lazar, Uganda Hahambaşı Moshe Raskin, eski Mısır Hahambaşı Avraham Dayan, İstanbul hahamları Menachem Porush, David Sevi, Naftali Haleva, İshak Alaluf, Avraam Gerson, Izak Peres, Birleşik Arap Emirlikleri Hahamı Levi Duchman, KKTC Hahamı Chaim Hillel Azimov, Rusya hahamları İtschak Deutsch, Dani Krichevsky, İran Cemaati New York temsilcisi Zelman Lowenthal, Almati hahamları Saadya Liberov, Elchanan Cohen, Bakü Hahamı Shneur Elimelech, İsfahan Hahamı Eliyahu Saidian, Nursultan Hahamı Shmuel Karnauh."
’İNSANLIK SUÇU OLARAK GÖRÜYORUZ’
Erdoğan, Musevi vatandaşların Türkiye’nin gelişmesi, güçlenmesi, hedeflerine ulaşması için yaptıkları katkıları takdirle karşıladıklarını ifade ederek, "Irkçılık gibi antisemitizm gibi farklı dinden olana tahammülsüzlük gibi gayri insani fikirlerin bu topraklarda zemin bulmasına izin vermedik, vermeyiz. İslam düşmanlığını nasıl bir insanlık suçu olarak görüyorsak antisemitizmi de aynı şekilde insanlık suçu olarak görüyoruz. Türkiye BM Genel Kurulu’nun 2005 yılında aldığı Uluslararası Holokost Kurbanlarını Anma Günü kararının ortak sunucusudur. Keza Holokost’un inkar edilmezliğine ilişkin 2007 sayılı kararın da ortak sunucusu olmuştur. Uluslararası Holokost Anma İttifakı’na da 2008 yılında gözlemci üye olduk. İnsanı inancından veya etnik kökeninden dolayı ötekileştiren hiçbir yaklaşımı kabul etmiyorum. 40 yılı aşkın siyasi hayatım boyunca bu konudaki net duruşumu içeride ve dışarıda her platformda açıkça dile getirdim. Günlük siyasi tartışmaların, farklı inançlara mensup vatandaşlarımızı olumsuz etkilemesine asla müsaade etmedim, etmem" açıklamasında bulundu.
’SAMİMİ VE YAPICI TUTUM NORMALLEŞME SÜRECİNE KATKIDA BULUNACAK’
Özellikle Batılı ülkelerde yükselen İslam düşmanlığı, antisemitizm ve yabancı karşıtlığıyla mücadelede dayanışmanın önemine vurgu yapan Erdoğan, Orta Doğu’da barış ve istikrar ortamının güçlendirilmesi için de hep birlikte çaba sarf edilmesi gerektiğini vurguladı. Erdoğan, konuşmasının devamında Orta Doğu, Kudüs ve Filistin- İsrail ihtilafına ilişkin şu mesajları verdi:
"Her üç semavi dinin mukaddes mekanlarına ev sahipliği yapan bu kadim coğrafyada asla gerilim, çatışma, kargaşa görmek istemiyoruz. Türkiye’nin en büyük arzusu, farklı din, dil ve etnik kökenlere sahip olan barış içinde bir arada yaşadığı bir Orta Doğu’dur. Bizim İsrail hükümetine yönelik uyarılarımız, meselelere Orta Doğu’nun uzun vadeli barış ve istikrarı açısından yaklaşılmasını sağlamak içindir. Kudüs başta olmak üzere Filistin meselesinde atılacak adımlar, sadece Filistinlilerin değil İsrail’in de güvenlik ve istikrarına katkı yapacaktır. Gerek İsrail Cumhurbaşkanı Sayın Hertzog gerekse Başbakan Sayın Benet ile yeniden canlanan diyaloğumuzu bu bakımdan önemsiyorum. Filistin konusundaki görüş ayrılıklarımıza rağmen İsrail’le ekonomi, ticaret ve Turizm alanındaki ilişkilerimiz, kendi mecrasında ilerlemektedir. İsrail’in barış çabaları bağlamında samimi ve yapıcı bir tutum sergilemesi, hiç kuşkusuz normalleşme sürecine katkıda bulunacaktır. Kudüs’te tüm inanç guruplarının hassasiyetlerini gözetecek bir çözüm bulunabileceğine inanıyorum. Türkiye- İsrail ilişkileri bölgemizin istikrarı ve güvenliği bakımından hayatidir. Bu konuda özellikle sizlerin desteğini önemsiyorum. İş birliğimizi geliştirmeye yüksek potansiyelimizi daha iyi değerlendirmeye hazırız. Temas ve diyaloğu sürdürmeye önem veriyorum. Zira bunun ortak menfaatimize olduğuna inanıyorum." dedi.