Ülkücü Hareketin önde gelen şair ve ozanlarından, hiç bir şart altında Ülkücü kimliğinden taviz vermeyen,21 yüzyılda Aşıklık geleneğinin en güçlü temsilcilerinden olan, Ozan Arif Şirin 13 Şubat 2019 günü tedavi gördüğü Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde hayatını kaybetti.   

69 yaşında hayata gözlerini yuman Ozan Arif; bir süredir kanser tedavisi gören Ozan Arif’in durumu,bu gün sabaha karşı hastalığına bağlı çeşitli komplikasyonların gelişmesi üzerine ağırlaştı. Ozan Arif, sabah 04.50'de Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesinde yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.Ozan Arif, bir süredir gırtlak kanseri ile mücadele ediyordu. Vefatını; oğlu Mehmet Alp Şirin, babasının sosyal sayfasından duyurdu. 

Şehitlerimiz Memleketlerine Uğurlandı Şehitlerimiz Memleketlerine Uğurlandı

Bilmeyenler İçin Ozan Arif Kimdir? 
Giresun'un Alucra ilçesine bağlı şimdiki ismi ile Yükselen eski adı ile Hapu köyünde 10 Haziran 1949'da doğdu. Babası, yörenin sevilen simalarından rahmetli Muharrem Çavuşun (Muharrem Şirin) oğlu Mehmet Bey, annesi Fatma hanım da, yine komşu köy Demirözü`nden aynı şekilde sevilen rahmetli Gençağa Eşkünoğlu`nun kızıdır.   Babasının memuriyeti dolayısıyla, ilk ve ortaokulu Samsun`da bitirdi. 
 İlk göreve başladığı okul, ailesinin bulunduğu Samsun`da Karaoyumca köyündeki ilkokuldur. Bir yıllık stajyerlik süresinden sonra, yine Samsun`da Devgeriş köyüne tayin oldu. 1972 yılında yine aynı köyde stajyerlik yapmakta olan ve ona ömrü boyunca en büyük desteği veren Süheylâ hanımla evlendi. 1970'de başladığı öğretmenlik mesleğinde Samsun'un Devgeriş köyünde beş yıl öğretmenlik, dört yıl ise okul müdürlüğü görevi olmak üzere üzere dokuz yıl hizmet verdi.

Ozan Arif, aşık geleneğinin çağımızda yaşayan en güçlü temsilcisiydi. 1980 öncesinde verdiği konserlerde defalarca saldırı girişimine uğramış, tehditler almıştı. Bir konseri sırasında uğradığı bombalı saldırıdan kıl payı kurtulmuştu. Aynı zamanda öğretmen olan Ozan Arif, gelen baskılar sonucu, 9 yıldır sürdürdüğü mesleğine 1979 yılında veda etmek zorunda kalmıştı.İlk olarak ortaokul ikinci sınıfta sesine aşık olduğu bağlama ile tanışan ve hayli dar olan aile bütçesinden biriktirdiği harçlıklarla, 1964`te İstanbul`da bulunan Şemsi Yasıtman saz evinden 15 liraya aldığı bir bağlama ile ses ve saz dünyasının içine giren Ozan Arif, o gün bugündür hiç susmadan ve hak bildiği yoldan taviz vermeden gönül dostlarına seslendi.

12 Eylül askeri darbesinden sonra ailesini geride bırakarak yurt dışına çıkmak zorunda kalan Ozan Arif, 1991 yılına kadar sürgünde vatan hasreti çekmişti. 1991'de yurda döndüğünde yaklaşık yarım milyon insan tarafından karşılanmıştı.  

2017 yılında geçirdiği ameliyat sonrasında sağlığına yeniden kavuşan Ozan Arif'te bir süre sonra yeniden kanser hücrelerine rastlandı. 2018 yılına geçirdiği ağır tedavi süreciyle ilgili bir mektup kaleme alan yaşadıklarını sevenleriyle paylaşıyordu:"...

Yapılan son kontrolümde tekrar nüksettiğini, tekrar aynı tedaviyi uygulayacaklarını söyledi doktorlarımız…Şimdi tekrar aynı tedaviyi tekrarlıyorlar.İşte o sebeple seyrek yazıyor, seyrek paylaşımlar yapıyorum.Elbette ki Allah'ın dediği olur. Ancak Allah’ın verdiği aklın gereğini yerine getirmekle mükellefiz.Kanserden daha büyük dert olan, adaletsizliklere, kahpeliklere teslim olmadım ki kansere teslim olayım.Her ne kadar belli mahfillerde 'geberse de kurtulsak' gibi temennilerde bulunanlar, temenilerini bana dolaylı yoldan duyurmayı başarsalar da aldırdığım yok. 

Yukarıda söylediğim gibi Allah'ın dediği olur. Sevenlerimizin duası, sevmeyenlerimizin nefretini boğacaktır. Ben bundan eminim. Onlar sadece beni değil bir nesli, bir sevdayı dert sahibi yaptılar, işte bu yüzden beni öldürseler bile yazdıklarımı öldüremeyecekler, destanlarıma gücü yetmeyecek onların...Hakkı bırakıp güya devletten yana, (hatta hakiki devletten yana) tavır koyduğunu sanan Hızır Paşa’lar yaşamıyor, lakin Pir Sultan yazdıklarıyla, söyledikleriyle bugün hala yaşıyor bunu akıllarından çıkarmasınlar.Sadece üzüntüm; Bu sene artık gidebilirim, oraya gelen ülküdaşlarımla kucaklaşırım dediğim Erciyes’e büyük ihtimalle gidemeyecek olmam. Tedavim dolayısıyla bu arzum bu sene de olmayacak herhalde. Ama ben biliyorum ki, ben gidemesem de, benim ülküdaşlarım Tekir Yaylası'nı boş bırakmaz, hiç bir faliyet yaptırmasalar bile orada buluşup, çimenin yüzüne oturup birbirleriyle fikirleşirler...O yaylada Başbuğlu günlerimizi hayal etmek bile yeter onlara... Gitseler de gitmeseler de gönlü orada olacak olan bütün gönüldaşlarıma selam olsun." 

Arif der ki: bunca yıl ay Geldi geçti vay dünya vay! Yaşamaksa yaşadım say, Aha geldim, gidiyorum.

Biz Senden Razıyız Ozan Arif,  Sende Bizden Razı Olursun İnşallah, Mekânın Cennet Olsun.

 

Editör: Haber Merkezi